Old Souls

Once the world was perfect, and we were happy in that world. Then we took it for granted. Discontent began a small rumble in the earthly mind. Then Doubt pushed through with its spiked head. And once Doubt ruptured the web, All manner of demon thoughts Jumped through— We destroyed the world we had been given For inspiration, for life— Each stone of jealousy, each stone Of fear, greed, envy, and hatred, put out the light. No one was without a stone in his or her hand. There we were, Right back where we had started. We were bumping into each other In the dark. And now we had no place to live, since we didn't know How to live with each other. Then one of the stumbling ones took pity on another And shared a blanket. A spark of kindness made a light. The light made an opening in the darkness. Everyone worked together to make a ladder. A Wind Clan person climbed out first into the next world, And then the other clans, the children of those clans, their children, And their children, all t

          Altı hafta önce annesi Clifton Forge'da bir motelde öldürüldükten sonra Genevieve Daylee kendini bir anda sırlar içinde bulur. Hiç tanımadığı babasının annesini öldürmüş olabileceğinden şüphelenilmektedir. Genevieve, annesinin mezarını ziyarete Clifton Forge'a geldiğinde, yeni arkadaş olduğu gazeteci Bryce Ryan ile birlikte kaçırılırlar. Eski Tin Gypsy Motosiklet Kulübü üyelerinin yardımıyla adam onları öldürmeden kaçarlar.            Ancak o gece ormanda bir şey olmuştur. Neler olduğunu da sadece Genevieve ve Clifton Forge Garajında çalışan Isaiah Reynolds biliyordur. Bu sır ikisini birbirine bağlar. Isaiah tekrar hapise girmek istememektedir, böylece paralegal (avukat yardımcısı?) olarak çalışan Genevieve bir çözüm bulur:  Spousal privilege (aş ayrıcalığı?) . Eğer evlenirlerse birbirleri hakkında ifade veremez/sorguya çekilemeyeceklerdir. Böylece o gece ormandaki kulübede ne olduğunu polisler öğrense bile, ikisi birbiri hakkında ifade vermedikçe kimse aslında neler

          En küçük kardeşlerinin yirmi birinci doğum günü için New Orleans'a giden Knightly erkekleri, sarhoş olup da bir falcının masasını kırınca işler eğlenceli olmaktan çıkar. Bir süre sonra kadına inanmayıp da onunla dalga geçtiklerinde falcı onları lanetler.           " Those who belittle and make others feel worse will feel the ungodly wrath of my curse. Listen to me, to the words I have spoken. From this day on, your love will be broken. It isn’t until your minds have matured that the weight of this curse will forever be cured."         Dört erkek kardeş bunu kafaya takmaz, alaya alırlar. Ama kısa süre sonra kasabadakiler gibi dört kardeş de bunun doğru olup olmadığını düşünmeden edemez.          Aradan iki buçuk yıl geçer. Eskinin yıldız futbol oyuncusu, şimdinin emlak zengini Rogan Knightly son yedi yıldır cehennemde yaşıyordur. Üniversitede nişanlandığı lise aşkıyla yedi yıl önce yaşanan bir kaza sonucu olaylı şekilde ayrılmıştır. Okuldan ayrılıp evine dönmüş b

He paused for a minute before saying, It all looks so messy. He ran one hand over his short hair . I can't make sense of it all–my past, my life, my love for you. I looked up at him for a minute, watching the emotions cross his face. After a second I brought my hands up . I don't remember a lot about my mom. I shook my head slightly. She passed away from cancer and I was so young when she died . I licked my lips, pausing . But I remember her doing these cross stitches–they're little thread embroidery pictures. Archer watched my hands, glancing up at my face between words. Anyway, one time I picked up one of her pieces and it looked awful–all messy, with all these knots and uneven strings hanging everywhere. I could barely make out what the picture was supposed to be. I kept my eyes on Archer, squeezing his hand quickly before bringing my own back up. But then, my mom came over and took the piece of fabric out of my hands and turned it over–and right there was this masterp

          Justine Samson, New York'ta başından bir olay geçtikten sonra — ne olduğunu uzun bir süre öğrenmiyoruz — ailesinin yanına, Mason Creek, Montana'ya dönmeye karar verir. Buradayken  Living Now Magazine 'deki işini evden yürütecektir. Ama hep şehir hayatıyla ilgili yazılar yazarken buradan onları nasıl yöneteceğinden emin değildir. Belki de şehre hiç dönmeyeceğinden, bazı değişiklikler yapması gerekecektir.          Mason Creek'te lise arkadaşları onun gelişini kutlamak üzere oradaki tek bar olan Pony Up'a giderler. O gece Justine, Tucker  Simms ile tanışır. İlk görüşte aralarında bir elektriklenme oluşur. Tucker, birkaç yıl önce kurduğu  The Tucker Simms Band country müzik grubu ile Montana'da küçük çaplı bir ün kazanmış, bir araba tamircisidir. Kırk dört yaşındadır ve liseye giden bir oğlu vardır. İnsanların Tucker'ın geçmişi hakkında pek bilgisi yoktur, bu nedenle onlar da kendi çaplarında bir şeyler konuşurlar, bazı şeyleri abartırlar. Tucker ile

Twelve o'clock. Along the reaches of the street Held in a lunar synthesis, Whispering lunar incantations Dissolve the floors of memory And all its clear relations, Its divisions and precisions, Every street lamp that I pass Beats like a fatalistic drum, And through the spaces of the dark Midnight shakes the memory As a madman shakes a dead geranium. Half-past one, The street lamp sputtered, The street lamp muttered, The street lamp said, 'Regard that woman Who hesitates towards you in the light of the door Which opens on her like a grin. You see the border of her dress Is torn and stained with sand, And you see the corner of her eye Twists like a crooked pin.' The memory throws up high and dry A crowd of twisted things; A twisted branch upon the beach Eaten smooth, and polished As if the world gave up The secret of its skeleton, Stiff and white. A broken spring in a factory yard, Rust that clings to the form that the strength has left Hard and curled and ready to snap. Half

          Cameron Murphy'nin babası üniversite toplantısına gittiğinde, eski bir arkadaşının web sitesine ihtiyacı olduğunu öğrenir. Kızı da bu işlerle uğraştığı için Cameron ile eski arkadaşı arasında bir görüşme ayarlar. Cameron o gün yeni aldığı arabasıyla Vermont'a bu iş görüşmesine giderken önüne çıkan, kasabanın maskotu Fred, geyiğe çarpar. Kaza nedeniyle arabası ağır hasar alır. Telefonu çekmiyordur ve süet botları çamura saplanmışken Will Abbott yardıma gelir. Daha ilk görüşte birbirlerine sinir olurlar. Bu duyguları, Cameron'ın Will'in kardeşleriyle birlikte veto ettikleri, babalarının çok istekli olduğu web sitesi tasarımı için geldiğini öğrenmesiyle kamçılanır.         Ertesi gün herkes "Fred'e çarpan kadın" ı öğrenmiştir. Cameron Abbott ailesine web tasarımı için planlarını açıklar ama istediği ücret zaten olumlu bakmayanları daha da endişelendirir. Herkes oyunu verir, Will kararsızdır. Cameron ile web sitesi hakkında biraz daha konuşmak ister.

         Bu sefer kitap konusu olarak kısa bir giriş değil, kitap özeti gibi kısa bir toparlama yapacağım.          Santiago, Kübalı yaşlı bir balıkçıdır. Her ne kadar ömrü boyunca sadece balıkçılık yapmış olsa da, diğerlerine göre bu alanda pek başarılı değildir - son seksen dört günde hiç balık yakalayamamıştır. Bir süre yanında çırak olarak yetiştirdiği çocuğun ailesi bile çocuğu bu yüzden Santiago'nun yanından alıp başka bir yere çırak vermişlerdir.          Bu çocukla - adı Manolin - konuşurlarken Santiago seksen beşinci günün şansının döneceğini söyleyerek denize açılır. Şansı da döner ve kocaman bir balık oltaya takılır. Ama bu balık tekneyi peşinden sürükleyecek kadar büyüktür. Birkaç gün sonunda Santiago nihayet bu kılıçbalığını öldürür. Ama balık teknesine alamayacağı kadar büyüktür. Böylece balığı teknesinin yanına sıkıca bağlar. Ama köpek balıkları bu ölen balığın kan kokusuna çekilir ve balıkçı ne kadar uğraşsa da köpek balıklarının bu büyük balığı parçalamasına engel

          JOSH: Layla, what would you say is the main conclusion you’ve learned?            LAYLA: I guess that… there’s no formula to a perfect relationship. There’s no checklist you can go down and cross items off. You’ll never be able to get everything right. Everybody has their own issues and baggage and hangups, and there are so many ways we sabotage ourselves from finding love, even if we don’t realise it. But it really is possible for everyone to find their person.             LUKE: Or people.            LAYLA: If you’re very lucky, yeah, people. With some TLC, and a lot of respect and communication, even someone who is absolutely useless at romance, like me, can open up. You might have to work a little harder to make them feel safe. But that’s okay. It’s worth it.            ZACK: (whispering) Okay, for the viewers at home, Josh is looking at Layla like he’s a dying man in a desert and she is an icy-cold glass of lemonade— - Lily Gold, Faking with Benefits 

         Yirmi altı yaşındaki Jasmine Santos, çocukluğunda buza ayağını ilk kez attığında kendini 'canlı' hissetmiştir. Şimdiye kadar da hep bunun devam etmesi için çalışmıştır. Ama aradan yıllar, birçok kırık kemik, birçok morluk geçtikten sonra Jasmine kendini tüm çabaları boşa gitmiş gibi hissetmektedir. Önceki partneri haber vermeden onu bırakmış, üniversiteye gitmediği için de babası onu sürekli başarısız olarak gördüğünü söylemektedir. Ama annesinin ona binlerce dolar ve kendisinin de yıllarını buna harcadığını düşündükçe Jasmine buz patenini bırakmayı bir türlü kabullenemez.           Bir gün Jasmine,  Lukov Buz ve Spor Kompleksinde günlük çalışmasını tamamladıktan sonra genel müdürün odasına çağırılır. Burada onu en yakın arkadaşı Karina Lukov'un buz pateninde dünya şampiyonu abisi Ivan Lukov ve Koç Lee beklemektedir. Koç Lee, Jasmine'e Ivan'ın buz patenindeki partnerinin bir sezon olmayacağını, onun yerine Jasmine'in geçmesini istediklerini söylerler. J

He does not think that I haunt here nightly :    How shall I let him know That whither his fancy sets him wandering    I, too, alertly go?— Hover and hover a few feet from him    Just as I used to do, But cannot answer the words he lifts me—    Only listen thereto! When I could answer he did not say them:    When I could let him know How I would like to join in his journeys    Seldom he wished to go. Now that he goes and wants me with him    More than he used to do, Never he sees my faithful phantom    Though he speaks thereto. Yes, I companion him to places    Only dreamers know, Where the shy hares print long paces,    Where the night rooks go; Into old aisles where the past is all to him,    Close as his shade can do, Always lacking the power to call to him,    Near as I reach thereto! What a good haunter I am, O tell him,    Quickly make him know If he but sigh since my loss befell him    Straight to his side I go. Tell him a faithful one is doing    All that love can do Still that

          Knockemout polis şefi Nash Morgan, kasaba halkı tarafından hep sevilip sayılmıştır. Ta ki bir gün vurulana kadar. Hayatını tehlikeye atan bu olayı Nash net olarak hatırlayamasa da eski halinden eser yoktur. Dışarıya ne kadar rol yapsa da; geceleri kabuslar, gündüzleri de tetikleyiciler sonrası panik ataklar nedeniyle hiç iyi hissetmiyordur. Ta ki Lina yanına taşınana kadar. Lina insanların kendine dokunmasından hoşlanmasa da Nash'in kendine ihtiyaç duyarak dokunması ikisine de iyi geliyordur.            Angelina 'Lina' Solavita, dışarıdan eski arkadaşı Knox'ı ziyarete gelmiş ve bir süreliğine burada kalmaya karar vermiş gibi görünse de işin aslı çok farklıdır. Sigorta sektöründe çalışan Lina, aranan suçlu Duncan Hugo'nun çaldığından şüphelenilen bir eşyayı aramaktadır. Yakınındaki kimseye orada gerçekten oluş sebebini açıklamaz — Nash her seferinde ona dürüstlüğe ne kadar önem verdiğini söylese bile.            Lina'nın başına buyrukluğu ve Hugo'nu

          Naomi Witt, yıllardır görmediği ve başına her seferinde bela açan ikizi Tina'nın yardım isteyen telefonu aldığında gelindiğini giymiş,  evlenmek üzeredir. Evliliği hakkındaki güvensizlikleri olduğundan, bu telefonu bir işaret olarak algılar. Gelinliğiyle kilisenin camından kaçar. Arabasına atladığı gibi soluğu Knockemout, Virginia'da alır.            Knockemout'ta karşılaştığı manzara Naomi'nin beklediği gibi değildir. Tina'nın burada kötü bir şöhreti vardır, polis tarafından da aranmaktadır. Tina, Naomi'nin arabasını, cüzdanını, para edebilecek şeylerini ve birkaç kıyafetini çalarak ortadan kaybolur. Gerideyse on bir yaşındaki kızını bırakır. Naomi'nin bir yeğeni olduğundan haberi yoktur. Şimdiyse parasız ve kalacak yerleri olmadan yeğenine bakması gerekmektedir.            Knox Morgan'ın, sessiz hayatı Tina'nın kasabayı talan etmesiyle bozulmuştur. Bir sabah Tina'nın kasabada görüldüğü haberini alınca hemen yüzleşmeye gider ama karşıs

          Her eyes softened. “I’ve never seen you eat the morning muffin.”           “I have.”           “When?”           I shrugged. “Whenever you sent stuff with the guys on duty. But I don’t let myself eat much of anything you bake.”           “Why?”           “Because it would give too much away. I worried that if I showed how much I loved your food, everyone would see.”           “See what?”           “That I’m in love with you.”           Her breath hitched. “Austin.”           “I love you, Cleo.” Saying the words loosened something in my chest. Something that I’d been holding in for far too long. “I’ve been in love with you since the day I walked into the bakery and spotted you, covered in flour and blueberry stains on your fingers.”           “But that was . . .” Her forehead furrowed. The beginning. I’d been in love with her from the beginning. “All this time?”           I nodded, bringing a hand to cup her cheek. There was no use pretending. We were in this together now, vul

Beyond the steady rock the steady sea, In movement more immovable than station, Gathers and washes and is gone. It comes, A slow obscure metonymy of motion, Crumbling the inner barriers of the brain. But the crossed rock braces the hills and makes A steady quiet of the steady music, Massive with peace. And listen, now: The foam receding down the sand silvers Between the grains, thin, pure as virgin words, Lending a sheen to Nothing, whispering. - Yvor Winters,  The Fable