Old Souls

        “I’m sorry,” she said, dragging her eyes back to Daniel. “Could you, um, say that again?”         “I get to live forever,” he repeated. Luce was still lost, but he kept talking, a stream of words pouring out of his mouth. “I get to live, and to watch babies being born, and grow up, and fall in love. I watch them have babies of their own and grow old. I watch them die. I am condemned, Luce, to watch it all over again and again. Everyone but you.” His eyes were glassy. His voice dropped to a whisper. “You don’t get to fall in love—”         “But...” she whispered back. “I’ve... fallen in love.”         “You don’t get to have babies and grow old, Luce.”         “Why not?”         “You come along every seventeen years.”         “Please—”         “We meet. We always meet, somehow we’re always thrown together, no matter where I go, no matter how I try to distance myself from you. It never matters. You always find me.”         He was staring down at his clenched fists now, looking lik

        Aslında bu seri hakkında yazıp yazmamayı çok düşündüm. İlk çıktığında filmi izlemiş ve sonrasında da kitapları okumuştum. Ancak yakın bir zamanda filme tekrar denk geldim ve bir anda yıllar önceki düşüncelerim canlandı. Filmi izlerken ilk kitaba dair aklımda bazı şeyler geldi ama tam olarak hatırlayamadım. Böylece yıllar sonra, bu sefer seriyi orijinal dilinde okumaya karar verdim.         Kitabın konusundan bahsedersem, Lucinda Price geçen yıl başına gelen ve yanındaki çocuğun ölümüne sebep olan olaydan sonra New Hampshire'daki Sword & Cross adındaki okula gönderilir. Bu okul belaya sebep olan, diğerlerinden uzakta olması daha faydalı olan çocukların gittiği bir okuldur.            Luce, okulun ilk günü etrafı gezip insanları incelerken Daniel Grigori'yi görür. Daniel'ı ilk defa gördüğünden emindir ama ona baktığında sanki daha önce tanışmışlar gibi hissetmekten kendini alamaz. Onu ilerleyen zamanlarda gördüğünde her seferinde aynı şekilde hisseder. Sanki onu D