#177, Düşüş (Fallen) - Lauren Kate (Fallen #1)

        Aslında bu seri hakkında yazıp yazmamayı çok düşündüm. İlk çıktığında filmi izlemiş ve sonrasında da kitapları okumuştum. Ancak yakın bir zamanda filme tekrar denk geldim ve bir anda yıllar önceki düşüncelerim canlandı. Filmi izlerken ilk kitaba dair aklımda bazı şeyler geldi ama tam olarak hatırlayamadım. Böylece yıllar sonra, bu sefer seriyi orijinal dilinde okumaya karar verdim.

        Kitabın konusundan bahsedersem, Lucinda Price geçen yıl başına gelen ve yanındaki çocuğun ölümüne sebep olan olaydan sonra New Hampshire'daki Sword & Cross adındaki okula gönderilir. Bu okul belaya sebep olan, diğerlerinden uzakta olması daha faydalı olan çocukların gittiği bir okuldur. 

        Luce, okulun ilk günü etrafı gezip insanları incelerken Daniel Grigori'yi görür. Daniel'ı ilk defa gördüğünden emindir ama ona baktığında sanki daha önce tanışmışlar gibi hissetmekten kendini alamaz. Onu ilerleyen zamanlarda gördüğünde her seferinde aynı şekilde hisseder. Sanki onu Daniel'a çeken görünmez bir bağ vardır.

        Zamanla Luce bu hislerinden kutulamazken Daniel da ona aynı şekilde kayıtsız hatta aksi davranmaktadır. Ama onun güvenliğini ilgilendiren durumlarda kendine engel olamıyor gibidir. Aynı zamanda Cam adlı bir çocuk da Luce'a ilgi göstermektedir. Okuldaki tuhaf gençlerin ve tuhaf durumların ortasında olmak Luce'ın kafasını karıştırır. 

        Luce sonrasında öğrenir ki tüm bu olanların bir amacı vardır. Ortada binlerce yıllık bir geçmiş ve sırlar vardır. Bunlar öyle sırlardır ki Luce sadece kendi araştırarak bunları öğrenebilecektir.

        Ne yalan söyleyeyim, ne kadar bu tarz fantastik romanlar için yaşımın biraz ilerlemiş olduğunu düşünsem de, arada böyle kaçamaklar güzel oluyordu. Bu kitap için de öyle düşünüyorum. İnsanı bir anda meleklerin aramızda dolaştığı gizemli bir dünyaya götürüyor. Lucinda'nın adım adım çözmeye çalıştığı, sanki küçük ekmek kırıntıları gibi topladığı bilgilerle gerçeğe ulaşmaya çalışmasını okumak gerçekten çok hoş. İnsan kitabı elinden bırakamıyor. Daniel ile aralarındaki binlerce yıllık aşkı ve hissettiklerini okumak güzeldi, güzel tasvir edilmişti. Sonlarda plot twistler gerçekten beklenmedikti.

        Tüm bunlara rağmen kitap öyle bir yerde bitti ki... Ne olacak şimdi? İnsana mecbur gidip serinin devamını okumaktan başka ne çare bıraktı ki? Merakım beni yiyip bitirmeden önce mecbur en yakın zamanda onları da okuyacağım, yapacak bir şey yok.

        Normalde filmi olan kitapları okuduğumda hemen filmini izleyip ikisini karşılaştırmayı sevsem de, bu kitabın filmi için bunu yapmayı düşünmüyorum. Nasılsa filmi daha önce izledim ve kitaba göre pek de tatmin edici değildi. Bu kadarını söylemem yeterli sanırım.  

 

        "Trust is a careless pursuit at best. At worst, it’s a good way to get yourself killed."



        "Her heart was pounding impossibly fast. Then she realized: She was feeling both of their hearts, racing each other. A kind of desperate conversation, one they couldn’t have with words."



        "What if it was enough just to stand here in the arms of someone who cared about her, to let his simple affection steady her for a little while?
        It felt so good just to be held."


        "She had sand in her mouth and between her toes, the briny wind raising goose bumps on her skin, and the sweetest, spellbound feeling spilling from her heart.
        She could, at that moment, have died for him."


        "'I couldn’t tell you,' he said, 'It’s all wrapped up together. Until now, I didn’t even know that you could discover it on your own. If I told you too quickly or at the wrong time, you’d be gone again and I would have to wait. I’ve already had to wait so long.'
        'How long?' Luce asked.
        'Not so long that I’ve forgotten that you’re worth everything. Every sacrifice. Every pain.'"