#141, Daisy Jones & The Six - Taylor Jenkins Reid

        Daisy Jones, 1951'de ressam bir baba ve model bir annenin çocuğu olarak Hollywood Hills, Los Angeles'ta dünyaya gelmiştir. Ebeveynleri kendi dünyasıyla meşgul olduğu için yalnız ve sevgisiz büyümüştür. Böylece daha on dört yaşından itibaren evinden yürüme mesafesinde olan Sunset Strip'teki barlara gitmeye, oralardaki müzisyenlerle takılmaya başlar. Bir akşam Whisky a Go Go'da Simone Jackson ile tanışır. İkili, Daisy'nin bu arada lisyei bitirmesi koşuluyla aynı eve çıkarlar. Ama sonra Simone'ın albümü tutmaz, müzik şirketi anlaşmayı fesheder ve Daisy evine döner. Bir süre sonra Simone, Daisy'nin sesini ve şarkı yazma yeteneğini fark eder. Daisy'yi bununla bir şeyler yapmaya ikna etmeye uğraşsa da Daisy buna kendi karar vermelidir. Böylece o dönemler birlikte olduğu birkaç kişiye fikirleriyle ilham verdikten sonra Daisy; birilerinin ilham perisi olmayacağına, kendi kendisinin ilham perisi olacağına karar verir. Böylece şarkı yazmaya başlar.

        Aynı dönemlerde, Pittsburgh, Pennsylvania'da gitarist Billy ve Graham Dunne kardeşler "Dunne Brothers" adlı bir grup kurarlar. Sonrasında baterist Warren Rhodes, bas gitarist Pete Loving ve ritim gitarist Chuck Williams 'ı da gruplarına dahil ederler. Chuck orduya çağrılır, gruba onun yerine Chuck'ın kardeşi Eddie Loving dahil edilir. Bundan birkaç ay sonra da Chuck'ın Kamboçya'da öldüğü haberi gelir. 1970'lerin sonlarında grup katıldıkları bir etkinlikte klavyeci Karen Karen ile tanışırlar, Karen o zamanki grubunu terk edip Dunne kardeşlerin grubuna katılır. Zamanla grubun adı "Dunne Brothers" eklenen onca kişiden sonra saçma gelmeye başlar. Böylece "The Six" adını alırlar. 1971'de New York'ta bir gösterilerinde menajer Rod Reyes ile tanışıp anlaşırlar. İşleri ilerledikçe Los Angeles'a gelip Runner Records ile albüm anlaşması yaparlar. Çıkış albümleri çok beğenilir, tura çıkacaklardır. Tam bu zamanlarda Billy'nin sevgilisi ona hamile olduğunu söyler, evlenirler, ertesi gün grup tura başlar. Turda yaşananlardan sonra Billy baba olmaya hazır değildir, böylece 1974 kışında rehabilitasyona gider. Grup da böylece bir süreliğine beklemeye girer.

        Daisy sevgili olduğu adamlar yüzünden olsun, arada barlarda şarkı söylemesi yüzünden olsun bir anda popüler olur. Runner Records ile sözleşme imzalar. Ama onlar Daisy'nin yazdığı şarkıları beğenmezler. Bu durumdan rahatsız olan Daisy, 1974'e gelindiğinde hala şirketin ondan istediklerini yapmamaktadır. Her zamanki menajeri yerine bu sefer The Six'in menajeri onu görmeye gelir, stüdyoya gidip kayıt yapmaya onu ikna eder. 1975 başlarında Daisy ilk albümünü yayınlar. Yıl ortalarında The Six albümünü hazırlar, albümdeki bir şarkıda Daisy Jones ile düet yapmak isterler. Bu şarkı "Daisy Jones & The Six"in temellerini oluşturur. 1978 Ağustos'unda bu yedi üye stüdyoya girer ve resmi olarak yeni grup oluşmuş olur.


        Dürüst olmak gerekirse daha önce hiç böyle bir kitap okumadım. Kitap, son zamanlarda sık sık karşımıza çıkan "true crime" ya da bazı "belgesel"ler gibiydi. Nedeni ikisine de konu olarak benzemesi değil, belki belgesele benziyor, ama buradaki asıl benzerlik kitabın sanki röportaj gibi yazılmış olması. Sanki adı geçenlerle birer paragraflık, birkaç cümlelik, röportajlar yapılmış, onların o konuda fikri alınmış ve öylece devam edilmiş, diğer kişiye geçilmiş gibiydi. Her seferinde başka kişiye geçildiğinde ekrandaki aynı yerde sabit koltuktaki konuşmacının değiştiğini hayal edebiliyordum. Kesinlikle farklı bir deneyimdi.

        İnsanların bu kitabı neden bu kadar beğendiğini anlayabiliyordum. Son zamanlarda tekrar popüler olan Rock furyasından sonra insanların kesinlikle ilgisini çekecek bir kitaptı. Benim için pek de öyle değildi. Farklıydı, heyecanlı ve sürükleyiciydi ama bu kadar karakteri takip etmek yorucuydu. Ortalıkta su gibi gezdirilen alkol, uyuşturucular, her gece verilen partiler, sürekli değişen ilişkiler beni pek de eğlendirmedi. 

        Bunlara rağmen aynı anda birçok kişinin birbirinden ne kadar farklı sorunlarla boğuştuğu, aynı olaya birçok kişinin nasıl farklı bakış açılarından yaklaştığını okumak ilginç, eğlenceli ve merak uyandırıcı bir deneyimdi.



        "History is what you did, not what you almost did, not what you thought about doing."


        "People say that life keeps moving, but they don't mention that it does stop sometimes, just for you."


        "I used to think soul mates were two of the same. I used to think I was supposed to look for somebody that was like me. I don't believe in soul mates anymore and I'm not looking for anything. But if I did believe in them, I'd believe your soul mate was somebody who had all the things you didn't, that needed all the things you had. Not somebody who's suffering from the same stuff you are."


        "No matter who you choose to go down the road with, you're gonna get hurt. That's just the nature of caring about someone. No matter who you love, they will break your heart along the way."


        "Love and pride don't mix."


        "Denial is like an old blanket. I loved to get on under that thing and curl up and sleep."


        "But at some point, you have to recognize that you have no control over anybody and you have to step back and be ready to catch them when they fall and that's all you can do. It feels like throwing yourself to sea. Or, maybe not that. Maybe it's more like throwing someone you love out to sea and then praying they float on their own, knowing they might well drown and you'll have to watch."


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

#130, The Rory Gilmore Reading Checklist, 2022 Yıl Sonu Güncellemesi

#133, The Pale Blue Eye - Louis Bayard

#140, Twisted Hate - Ana Huang (Twisted #3)

#150, Killing Sarai - J.A. Redmerski (In the Company of Killers #1)