#216, Körleşme - Elias Canetti
Kitap üç bölümden oluşuyordu.
Birinci bölüm, Dünyasız Bir Kafa: Yirmi beş bin kitaplık
kütüphanesinde günlerini geçiren orta yaşlı Sinolog Profesör Kien için hayat
evinin dört duvarı arasında geçmektedir. Dış dünyadan tiksiniyor, sessiz sabah
saatleri dışında dışarı çıkmamaya çalışıyordur. Çok uzun süreler çalıştığı için
evine Terese adında bir yardımcı alır. Bu kadın yanında sekiz yıl çalışır,
kitaplarının tozlarını güzelce alır. Öldükten sonra kitaplarına ne olacağından
endişe duyduğu bir anda Kien, Terese ile evlenmeye karar verir. Evlendikten
sonra kadın bir anda değişir. Kien büyük bir hata yapmıştır.
İkinci bölüm, Kafasız Bir Dünya: Paradan
gözü dönen karısı Kien’i evden attığında gidecek yeri olmayan Kien, kendini
özellikle soyutladığı dünyayla baş başa bulur. Kien daha önce değersiz gördüğü
yerlerde, kendine hiç yakıştıramadığı ve hayal dahi edemeyeceği insanlarla tanışır;
bu insanların elinde oyuncak olur, başına birçok bela açılır.
Üçüncü bölüm, Kafadaki Dünya: Kien, apartmanına geri dönmüştür ama Terese ve kapısı Pfaff yüzünden delirmenin eşiğindedir, sürekli sanrılar görmektedir. Paris’teki doktor kardeşi Georges, kardeşinin telgrafı üzerine acilen onun yanına gelir. Onun yardımıyla profesör evine ve kitaplarına kavuşur. Her ne kadar eski hayatına dönmüş gibi olsa da, kafasındaki sıkıntılar büyüktür ve hikayesi burada bitmez.
Kitapta anlam veremediğim yerler vardı. Mesela, Kien’in neden çocuğa kitaplarına bakmak için izin verip sonra da bu hiç olmamış gibi davranması gibi; ya da neden Kien’in Teresa ile evlendiği gibi. Evinde kendi halinde yaşayan bir adam, aralarında geçen ufak bir konuşmadan sonra neden sekiz yıldır yanında çalışan hizmetliyle evlenirdi ki? Dürüst olmak gerekirse, ki yazar da bunu bilerek tasarlamış olmalı ki, Kien evlenmeseydi hiçbir sorunu olmayacaktı.
Sade
bir dille yazılmış anlaşılır bir kitaptı. Altı yüze yakın sayfa sayısı olmasına
rağmen oldukça hızlı okundu. Aralarda insanı boğan bazı bölümler olsa da bu
okumayı çok da yavaşlatmadı. Üçüncü kısımda iki kardeş arasında geçen felsefi konuşmaları okumak güzeldi. Aralarda kadınlar hakkında düşmanca yorumlar olsa da, Kien’in başına gelenlerden sonra bu görüşleri hakkında pek de yorum yapmayı tercih etmiyorum.
Kien’in kişiliğini düşündüğümüzde, günümüzde ona gönderme yapabileceğimiz birçok kişi olduğunu görüyoruz. Özellikle “alt kademe”nin sıkıntılarını, geçim derdini ve sadece hayatta kalabilmek için bile birçok mücadele vermesi gerektiğini bilmeyen, yüksek statüdeki insanlar – herkes kimlerden bahsettiğimi biliyor – buna güzel örnek olabilir. İnsanların ne kadar acımasız, bencil ve ne kadar kötü olabileceği de gözler önüne seriliyor. Bunları görmek ve anlamak açısından çok güzel yazılmış bir kitaptı.
P.S: Kitap bana bazı yönlerden Jose Saramago'nun Körlük kitabını hatırlattı. Evet, nasıl bir benzerlik diye düşünenler olabilir, zira birbirlerinden oldukça farklı üsluplara sahipler. ama ikisinin de hayatın her yönünü, acı verici bir dürüstlükle gözler önüne sermesinin bir benzerlik olduğunu düşünüyorum. bu da, her ne kadar ustaca yazılmış olsa da, okuyanın ara sıra zorlanmasına neden olan bir durumdu.
"Herkes bir şeyler istiyor, her şeyi tüketiyor, kimse beklemeye dayanamıyordu."
"Doktora göre ancak yalnızca kendilerini düşünen insanlar delirirlerdi. Delilik, bencilliğin cezasıydı.Bu yüzden hastanelerde ülkenin en süprüntü insanları toplanmaktaydı. Gerçi hapishaneler de aynı hizmeti yerine getiriyordu; ama bilim, akıl hastanelerini bir gözlem malzemesi olarak gereksinmekteydi."
"Bazen bilgisizliğin bataklığı, kitapları ve bilge kişileri de boğar."
"Aslında susmak zorunda olduğunu bilmek, susmaktan daha zor geliyordu."
"Kültürlü bir insan, gereksindiği her şeyi elinin altında bulundurur. Kültürlü bir insanın ruhu, eksiksiz bir cephaneliktir. Ama anılan insanlar —kültürlü olmaları nedeniyle— bu cephaneliği kullanma gözü pekliğini ender gösterdiklerinden, bu durum pek anlaşılmaz."
Yorumlar
Yorum Gönder