#211, Powerless - Elsie Silver (Chestnut Springs #3)
Balerin Sloane Winthrop ve ünlü buz hokeyi oyuncusu Jasper Gervais çok yakın arkadaşlardır. Çocukluklarından beri de birbirlerinden hoşlanmaktadırlar ama arkadaşlıklarına bir şey olma endişesiyle ikisi de bir adım atmamıştır. Hem Jasper Sloane'ın kuzenleriyle birlikte büyüdüğü için herkes de ikisini kuzen sanmaktadır.
Sloane babasının ısrarlarıyla, aile işine yardımcı olabileceği gerekçesiyle, sevmediği ve pek de tanımadığı biriyle nişanlanır. Jasper bu durumdan memnun olmasa da Sloane'a her konuda destek olacaktır. Evleneceği sabah Sloane'a bilinmeyen bir numaradan, nişanlısının onu aldattığı görüntüler gelir. Evlilik iptal olur. Jasper Sloane'ı yanına alarak çocukluklarını geçirdikleri Chestnut Springs'e gider. Burada öğrenirler ki, Sloane'ın kuzeni, Jasper'ın da kardeşim dediği Beau'nun kullandığı uçak kayıptır. Beau'ya ne olduğunu bilemeyerek günler geçer. Herkes çok üzgün, haber beklemektedir.
Uzaktaki bir yere teslimat yapılması gerektiği haberi geldiğinde, Jasper tek başına gitmeye gönüllü olur. Sloane da onu yalnız bırakmak istemez. Böylece birlikte yolculuğa çıkarlar. Bu yolda ikisi de artık birbirlerine olan hislerini saklayamayacak hale gelirler.
Bir güzel Chestnut Springs kitabı daha bitti. Jasper önceki kitaplarda içine kapanık, sessiz, gizemli bir karakterdi. Geçmişinin hoş olmadığı satır aralarından anlaşılıyordu. Sloane ile aralarında geçen küçük sahnelerden de aralarında bir şeyler olacağından şüphelenmiştim. Bu kitapta ikisi hakkında her soruya cevap buluyoruz.
Sloane'ın yumuşak başlı kişiliğinin en sonunda değişmesi ve babasına karşı çıkmasını görmek güzeldi. Jasper ile Sloane'ın bunca zamandır birbirlerine nasıl destek olduğu, birbirlerine ne kadar iyi geldiği de hayal etmesi hoş bir ortam yaratıyordu. Kitabın çoğunda ikisinin gerçek hayattan kaçmış, kendi baloncuklarında, aralarındakileri keşfetmesini okumak zevkliydi.
"'You always look good to me. Concealer, no concealer. Fancy dress, Harvey’s sweat suit. Smooth hair'—his hand waves over me with a low chuckle—'whatever this is. It doesn’t matter. You’re you.'"
"The answer is no. None of that shit matters. Because we’re me and you. We’re us. Unlikely and inevitable all at once. We’re forever."
"You’re not just tattooed on my skin. You’re branded on my heart. Woven into the fiber of my being. The most constant and reassuring person in my life. When I close my eyes, I see you. When you’re away from me, I dream about you. When I need someone to lean on, you are always there for me. God. You’ve loved me when I haven’t even been able to love myself."
"You’re both settled. Figured out what counts in life. It’s the people. Not the things. Not the acclaim. The people."
Yorumlar
Yorum Gönder