#208, The Kiss Thief - L.J. Shen

        Chicago'nun en büyük suç ailelerinden birinin tek kızı olan Francesca Rossi, ailesinin kadınlarının geleneklerinden birini zamanından önce öğrenmek için hile yapar. Bu geleneğe göre, Rossi ailesinin en son evlenecek kızı evliliği öncesi, ailenin yüzyıllar öncesinde yaşamış bir cadı olan ataları tarafından yapılmış tahtadan kutuyu açıp; içindeki üç notu okuyacaktır. Bu notta aşık olacağı adam ile ilgili bilgiler olacaktır.

        Francesca çocukluğundan beri Angelo Bandini'ye aşıktır. On dokuz yaşındayken kendine ve ailesinin yaşamına uygun bir eş seçmesi için bir maskeli balo düzenlenir. Francesca bu balo öncesi yapmaması gereken bir şey yapar, atalarından kalan o kutuyu açar. Kutudaki not ona hayatının aşkının o akşam onu öpeceğini söylemektedir. Böylece Francesca işleri eline alır ve Angelo'yu baloda öpmeye karar verir. Francesca baloda Senatör Wolfe Keaton ile tanışır, ondan hiç haz etmez. Dans ederlerken ona ailesinin geleneğinden ve bu akşam Angelo'yu öpeceğinden bahseder. Birkaç saat sonra Francesca Angelo ile buluşur ve öpüşürler. Ancak Angelo maskesini çıkardığında onu öpenin Wolfe olduğu anlaşılır.

        Ertesi gün Wolfe, Francesca'nın evine gelir ve babasıyla görüşür. Görüşmede Francesca ile Wolfe'ın evlenmesi kararı verilir. Birkaç saat içinde Francesca, Senatör Wolfe Keaton'ın evinin bir kanadına yerleştirilmiştir. Olayların gelişme şeklinden hiç hoşlanmayan Francesca yemek yemeyi reddeder. Wolfe onun odasına girdiğinde Francesca'nın kehanet kutusundan başka bir not çıkarmış olduğunu görür ve bu nottakini gerçekleştirmeye karar verir. Francesa'nın psikolojisiyle oynamak hoşuna gitmektedir. Francesca ise bir tarafta çocukluktan beri aşık olduğu, ona hep centilmence yaklaşan Angelo ile, onunla evlenen tanımadığı bu kaba adam arasında ikiye bölünecektir.

        Ayrıca öğreniriz ki, Wolfe ve Francesca'nın babası arasında geçmişten gelen bir husumet vardır. Babasının değerli kızını elinden alarak, Rossileri devirme işine başlamış olan Wolfe bu işi sonuna kadar götürmeye kararlıdır. 


        Bu yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve beğendiğimi söylemeliyim. Ayrıca birçok kişinin de beğenmeyebileceğini belirtmeliyim. Neden? Bu blogda daha önce belirttiğim gibi çok karanlık ve acımasız bir doğası yok ama yine de Francesca'nın bakış açısından nasıl kapana kısıldığını görüyoruz. İlk başlarda Wolfe'ye, sonra da babasına karşı. Babasının evinde onun isteklerine göre, sessiz bir ev hanımı olarak yetiştirilmiştir. Üniversiteye gitmesine izin yoktur. Her ne kadar Wolfe dışarıdan acımasız görünse de Francesca'nın yeni bir özgürlük bulmasına izin verir. Üniversiteye kayıt yaptırır, araba sürmeyi öğretir. Daha sonrasında babası Francesca'yı aşağılar ve hor görür. Buna rağmen Wolfe Francesca'nın suratına kötü konuşur ama başkalarına karşı karısını hep korur. Bu örnekleri vermrmin sebebi, Francesca'nın hayatındaki en önemli erkek figürü olan babasının ona ve annesine ne kadar kötü davrandığını ancak Wolfe ile evlendiğinde görebilir. 

        Kitapta süregelen güvensizlik ortamı da insanı geriyordu. Düşman aileler arası, mafya ve devlet arası. Wolfe zaten uzun bir süre Francesca'ya güvenmedi. Sürekli bir şeyler olacak, yine kavgalar olacak diye düşünüyorsunuz. Angelo ve Francesco arasındaki "ilk aşk" veya "çocukluk aşkı" durumu da bu ortama hiç yardımcı olmuyor. Zaten güvensiz olan Wolfe, Francesca'nın bir erkekle birlikte olmasını bekliyordu. Karşılığında da onun canını yakmak için aynısını kendisinin yapacaktır ve bu gerçekten hoş bir düşünce tarzı değildi.

        Tüm bu olumsuzluklardan sonra neden kitabı beğendiğime gelirsem, gerçek hayatta olabilecek şeyler anlatılmıştı. Mafya aileleri ya da Amerikan başkanlığına giden senatörler değil belki ama insanlar arası güvensizlikler, insanların acımasız doğasını anlatmak açısından güzeldi. Yazı dili sadeydi, olaylar merak uyandırıyordu. Francesca'nın saf doğası etrafındaki kirli ruhlar içinde göze çarpıyordu, böylece onun başına gelecekleri okumak istiyordunuz.



        "No love is fully requited. No love is equal. No love is fair. There is always one side that loves more. And you better not be that side—because it suffers."


        "Accomplishments are so much more rewarding when obstacles are in the way."


        "I was born into a gilded cage. It was spacious, but locked, nonetheless. Trying to escape it was risking death. I didn’t like being a prisoner, but I imagined I’d like it much less than being six feet under. And so I’d never even dared to peek through the bars of my prison and see what was on the other side."


        "The world is an unfair place. It does not reward you for being good, or decent, or moral. But for being talented, driven, and cunning. Those things are not necessarily positive. And none of them—not even talent—is a virtue."


        "How is it fair that you can marry at eighteen but not drink until twenty-one? One life choice is significantly more monumental than the other."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

#130, The Rory Gilmore Reading Checklist, 2022 Yıl Sonu Güncellemesi

#141, Daisy Jones & The Six - Taylor Jenkins Reid

#133, The Pale Blue Eye - Louis Bayard

#140, Twisted Hate - Ana Huang (Twisted #3)

#150, Killing Sarai - J.A. Redmerski (In the Company of Killers #1)