#191, Twisted Lies - Ana Huang (Twisted #4)
Stella Alanso, bir moda dergisinde asistanlık yaparken aynı zamanda da sosyal medyada blog yazarıdır. Ev arkadaşı Jules'ın evden taşınması ve Alzheimer hastası olan eski dadısının bakımevi masraflarını ödemesi nedeniyle; Stella ne kadar para kazansa da yaşadığı evin normal kirasını tek başına ödemeye yetmeyecektir. Böylece Stella üst katında oturan ev sahibi Christian Harper ile yeni bir anlaşma yapar.
İlerleyen günlerde Stella, bir marka yüzü olmak için New York'ta bir yemeğe çağrılır. Yemekte Christian ile karşılaşırlar. New York'tan döndüklerinde Stella, çalıştığı dergiden kovulur. Dadısının bakımevi de zam yapılacağını duyurur. Menajeri ile konuşurlar ve Stella'nın takipçilerini artırmak için bir plan hazırlarlar: Stella'nın medyada paylaşabileceği sahte bir sevgiliye ihtiyacı vardır. Üç erkekle yemek yiyen Stella hiçbirinin bu göreve uygun olmayacağını düşünür. Şansa o yemek günü Christian ile karşılaşırlar ve Stella ona tüm olayları anlatır. Christian onunla sahte sevgili rolü oynayabileceğini söyler, böylece yeni bir anlaşma yaparlar.
Stella, Christian ilebirlikte ilk fotoğraflarını paylaştığından birkaç gün sonra kol çantasında bir zarf bulur. İki yıl önce kendini taciz eden takipçisi geri dönmüştür. Hemen güvenlik şirketi olan Christian'a haber verir. Aradan biraz zaman geçer, Christian şirketinde sorunlar ve Stella'nın takipçisini bulmakla ilgilenirken Stella New York'taki işi aldığını öğrenir. Sevinci evine gelip de takipçisinden yeni bir not bulmasıyla kursağında kalır. Christian, Stella'nın eşyalarını toplar ve onu kendisiyle birlikte yaşaması için üst kattaki evine yerleştirir.
Daha ilk andan itibaren aralarında hissedilen elektrik birlikte yaşadıkça, etkinliklere katıldıkça ve sık sık konuştukça daha da artar. Ama olayın Christian tarafında görünenden daha farklı şeyler oluyordur. Christian'ın Stella'ya olan takıntısı ve bir türlü kabul edemediği 'sevgisi' Stella'yla yüz yüze tanışmalarından çok daha önce başlamıştır. Christian her ne kadar Stella'nın kendi karanlık ve 'kanla kaplı' tarafını görmesini istemese de, sırlar en sonunda açığa çıkacaktır.
Şunu rahatça söyleyebilirim ki, serinin bu dördüncü ve son kitabı en beğendiğim kitabı oldu. Diğer kitaplardan sonra Stella merak ettiğim bir karakter olmuştu. Sessizdi ve diğerleri gibi fazla ortalarda görünmüyordu sanki. Bridget'in düğününde Cristian'la tanışmaları ve Jules ile Christian'ın apartmanına taşındıkları sahneler, diğer kitaplarda gerçekten ilgimi çekmişti.
Diğer kitapların aksine bu kitap diğerleriyle aynı zaman diliminde başlayıp devamında gelecekte ilerlemedi. Üçüncü kitabın bittiği yerden başladı. Jules ile Josh aynı eve taşınmıştı, Stella yirmi altı yaşındaydı. Bu açıdan güzeldi, aynı sahneleri herkesin gözünden okumak daha fazla ilgimi çekmiyordu.
Stella her ne kadar influencer olsa ve çoğunlukla kamera önünde vakit geçirse de, onunla ve onun yaşadıklarıyla insanın kendini özdeşleştirmesi zor değildi. Herkes gibi para problemleri, aile problemleri vardı. Sıfırdan kendi işini kurmak istiyordu. Bu yolculukta Christian gibi birinin onun yanında olmasını okumak çok hoştu.
Serinin en kalın kitabı olsa da, tüm karakterlerin içinde olduğu, hepsinin hikayesinin artık birleştiği ve sona geldiğini okumak insana güzel bir kapanış tatmini verdi.
"Everyone was starting new chapters of their lives while I was stuck in the prologue, waiting for my story to be told."
"I will always be here if you need me, no matter how far in distance or time. I don’t care if we’re on different continents or if it’s five, fifty years in the future. I never want you to wake up and feel like you’re alone because you’re not. You’ll always have me."
"Cyber sabotage was better than a deep tissue massage."
"Sometimes, the greatest threat to a company isn’t external competition. It’s internal incompetence."
"The world wasn’t black and white, no matter how much I wished it were. And sometimes, we found our happiness in the shades of gray."
"You can’t measure your success based on someone else’s progress."
"That was the thing about humans. We were hard-wired for survival, and we took every opportunity to convince ourselves that our problems weren’t as bad as we thought they were. Hope and denial. Two sides of the same coin. They kept us from falling into a well of despair even in the darkest of times."
Yorumlar
Yorum Gönder