#189, Death - Laura Thalassa (The Four Horsemen #4)
On dokuz yıl önce fırtınalı bir günde, şimşekle birlikte Mahşerin Dört Atlısı ─ Pestilence, War, Famine, Death ─ insanlığın sonunu getirmek üzere Dünya'ya iner. Onların gelişiyle insanlığın teknolojileri ─ elektrik, internet, motorlar, uçaklar ─ bir anda çalışamaz hale gelir. Dört atlı kuzey, doğu, güney ve batıya doğru atlarını sürerler ve böylece "İnsanların Çağı" bitip "Dört Atlının Çağı" başlar.
Lazarus Gaumond, pazara alışverişe gittiğinde bir anda etrafındaki herkes yere yığılır. Üzerindeki paniği atlatamadan dördüncü atlı Death (Thanatos) ile karşılaşır. Thanatos, Lazarus'un hayatta olmaması gerektiğini söyler. Gerçekten de herkesin öldüğü kasabada tek o hayatta kalmıştır. Hayatında daha önce de birçok kez ölümle yüzleşmiş, her seferinde tekrar hayata dönmüştür.
Çaresiz kalan Lazarus, Thanatos'un peşine düşer. Uyarabildiği kadar insanı uyarıp, Death'in onlara doğru ilerlediğini söyleyerek onların hayatını kurtarmaya çalışacaktır. Aylarca onun peşinden gider, karşılaştıkları zaman da her seferinde Thanatos'u yaralar. Ne kadar inkar etseler de aralarında düşmanlıktan başka şeyler vardır; daha duygusal, daha romantik. Thanatos kendinden önce dünyanın sonunu getirmeye gelen kardeşlerinden de gördüğü üzere, kendisi için yaratılmış bir kadının bu 'yok ediş' amacı uğrunda yollarında onları durdurmak için bir sınav gibi gönderildiğini biliyordur. Lazarus'un da onun için yaratıldığından şüphesi yoktur.
Bir gün Thanatos, Lazarus'u bağlayıp şehirdeki insanları öldürmeye gittiğinde diğer üç atlı Lazarus'u bulur. Thanatos'un durdurulması için el ele vereceklerdir. Lazarus o gün kaçar, Thanatos ile altı ay sonra ancak karşılaşırlar. Bu ikisinin de hazır olmadığı bir karşılaşmadır. O zaman Lazarus, diğer üç atlıyla bir anlaşma yapar. Lazarus, dünyanın yok olmasını engellemek için Thanatos'u baştan çıkaracaktır.
Tahmin edilenin aksine Thanatos, diğer üç atlıya göre insanları en çok seven, hatta onları da öldürmek istemeyen bir atlıydı. Diğer kitaplara göre, atlıyla insanlar arası etkileşimi pek göremedik. Gerçi, önceki kitaplardan sonra buna gerek yoktu. Thanatos daha şehre girmeden herkesi öldürüyordu nasılsa. Lazarus ile aralarında olanlar beklenmedikti. Diğer üç atlı başlarına gelenleri olabildiğince inkar etmiş, insanlığa daha yavaş ısınmışlardı. Thanatos en başından Lazarus'un onun için yaratıldığını biliyordu. Birbirlerini öldürmek için karşılaşmaları bile hoşuna gidiyordu. Ama en sonunda insanlık için kararını da en zor o verdi.
'Ben' ile ilgili olan bölümleri gözyaşlarıyla okudum.
Genelde, eğer bir seriyi beğenmişsem, o serinin bitmemesi için elimden geleni yaparım. Serinin son kitabını olabildiği kadar geç okumak, belki de hiç okumamak gibi. Bu durumda, bu kitabı olabildiğince erteledim. Beklediğime de değdi. Çok güzel bir kitaptı. Serinin bitimi için daha güzel bir son düşünülemezdi.
"Nothing actually goes. It transforms, but transmutation isn’t actually lost or gone at all. You were you before you had a body, and you will still be you when you no longer have one. A caterpillar might become a butterfly—and a human might become a spirit—but it is still the same essence. It has simply been transformed."
"That’s another type of loneliness—when your deepest truths are locked away and no one but you can hear them."
"My love for you is eternal and unfaltering, Lazarus. Do not doubt that. Stars will form and die, and what I feel for you will remain undimmed."
Yorumlar
Yorum Gönder