#164, Archer's Voice - Mia Sheridan

        Bree Prescott, babasının ölümüne şahit olduğu Cincinnati, Ohio'da daha fazla kalamayacağını fark eder ve eline gelen birkaç eşyasıyla köpeği Phoebe'yi alıp yola çıkar. Birkaç gün sonra kendini Maine'de Pelion adlı, göl kenarında küçük bir kasabada bulur. Restoranda iş bulur. Burada ne kadar kalacağını bilmiyordur ve şimdilik kaldığı yerin kirasını ödemesi gerekmektedir. 

        Bir gün marketten evine dönerken poşeti yırtılır ve eşyaları yere saçılır. O sırada yoldan geçen bir adam ona yardım eder. Bree onunla ne kadar konuşsa da adam ona karşılık vermez, yürüyüp gider. Sonrasında kasabadakilerden adamın adının Archer Hale olduğunu öğrenir. İnsanlar onun sağır olduğunu düşünmektedir. Ama Bree onunla karşılaştığı o küçük anda Archer'ın mimiklerinden onun sağır olmadığını anlamıştır.

        Göl kenarına gittiği bir gün, sürekli önünden geçtiği, yüksek çitli Archer'ın evinin kapısını aralık görür. Köpeği Phoebe bu aralıktan içeri girer. Bree de bu fırsattan istifade içeri girmiş olur. Archer ile resmi olarak tanışırlar. Bree'nin babası sağır olduğundan onunla işaret diliyle anlaşmışlardır, Archer da işaret dili biliyordur. Fırsat buldukça Bree Archer'ın evine gider ve böyle aralarında güzel bir arkadaşlık gelişir. Bree buraya gelmesinin sebebini ilk defa ona anlatır. 

        Archer annesi, babası ve amcasını yedi yaşındayken bir araba kazası sonucu kaybetmiştir. O gün başına gelenlerden sonra da bir daha konuşamamıştır. Ama yıllar önce o kaza günü olanlar o kadar basit değildir. Kasabadaki diğer Hale ailesi üyeleri de işleri karıştırıyordur. Ama Archer ve Bree, geçmişlerinde olanlarla ve geleceğin getirecekleriyle, birlikte oldukları sürede yüzleşmeye hazırlardır.

        Çok güzel bir kitaptı ama çok ağır bir kalple okudum ― burda kastettiğim 'heavy heart' ama Türkçe olarak söyleyince çok da aynı anlama gelmiyor sanırım. Kitap ilerledikçe, Bree ve Archer'ın geçmişlerinden bahsedildikçe, olayların ağırlığı daha da belirginleşiyordu. Gittikçe de kötü olaylar olacağı belliydi. O nedenle okumaktan vazgeçemedim ama göğsümde bir öküz oturarak, zorlanarak okudum. Bree ve Archer'ın ilişkisi o kadar tatlı tatlı ilerledi ki, kitabın sadece o güzel anlarda kalmasını diledim.

        Archer'ın annesi ve amcasının geçmişini okuduğum ilk anda aklıma gelen tek şey 'tarih tekerrürden ibarettir' oldu. İlerleyen sayfalarda bu düşüncem kanıtlandı. İnsanların ne kadar bencil ve düşüncesiz olabileceğini çok güzel anlatmıştı. Bunun yanında ne kadar saf ruhlu insanların olduğunu da görmiş olduk. Gerçekçiliği nedeniyle bazı yerleri okumak beni duygusallaştırdı. Ama kitabı elimden bırakamadım da. 

        Şüphesiz herkesin okumasını tavsiye edeceğim bir kitap.


        "She had told me my voice mattered, and her love had made me believe it might be true. And sometimes, that's all it takes– one person who's willing to listen to your heart, to the sound no one else has ever tried to hear."


        "Sometimes an understanding silence was better than a bunch of meaningless words."


        "Bad things don't happen to people because they deserve for them to happen. It just doesn't work that way. It's just… life. And no matter who we are, we have to take the hand we're dealt, crappy though it may be, and try our very best to move forward anyway, to love anyway, to have hope anyway… to have faith that there's a purpose to the journey we're on. I grabbed his hands in mine for a second and then let go so that I could continue. And try to believe that maybe more light shines out of those who have the most cracks."


        "Loving another person always means opening yourself up for hurt."

 

        "I stand by my logic though. I think love is a concept, and each person has an individual word for what sums it up for them. My word for love is Bree."

 

        "I turned her around to face me and brought my hands up, Someday, I said, when we're old and gray, I'm going to look at you lying in bed beside me, just like this, and I'm going to look into your eyes and know that it's only ever been you. And that is going to be the great joy of my life, Bree Prescott."

 

        " I thought about how Bree and I were so different… and yet so similar. She carried the guilt of not fighting when she thought she should have, and I carried the scar of what happened when you did. We had each reacted differently in a moment of terror, and yet we both still hurt. Maybe there was no right or wrong, no black or white, only a thousand shades of grey when it came to pain and what we each held ourselves responsible for."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

#130, The Rory Gilmore Reading Checklist, 2022 Yıl Sonu Güncellemesi

#141, Daisy Jones & The Six - Taylor Jenkins Reid

#133, The Pale Blue Eye - Louis Bayard

#140, Twisted Hate - Ana Huang (Twisted #3)

#150, Killing Sarai - J.A. Redmerski (In the Company of Killers #1)