#155, Notre Dame’ın Kamburu - Victor Hugo

        1467 yılında bir pazar sabahı, kiliseye bir çocuk bırakılır. Bu çocuk çirkin, eğri büğrüdür, kimse onu evlat edinmek istemez. Hatta onun şeytan olduğunu söyleyip yakmak isterler. Son anda Papaz Claude Frollo bu çocuğu evlat edineceğini söyler. Çocuğu da alarak uzaklaşır, adını onu bulduğu günün anısına Quasimodo koyar. 

        6 Ocak 1482'de Krallar Günü ve Deliler Bayramı kutlamasında, halk oynanacak piyesi beklemekteydi. Ama Kardinalin geç gelmesi, halkın sabırsızlanmasıyla piyes erken başlatılır. Sonrasında da piyes sürekli bölünür, halk çok sıkılır. Böylece eski bir gelenek olan "deliler kralı" seçilmesine karar verirler. Böylece kilisenin camlarından biri kırılır. İsteyenler buradan kafalarını çıkarıp çirkin suratlar yapacaklardır. O gün, tek gözlü, kambur, kilisenin çanlarını çalmaktan sağır olan Quasimodo kral seçilir. Kalabalığın omzunda taşınarak Greve Alanı'na getirilir. Burada, artık Notre Dame Kilisesinin Başrahibi olan Claude Frollo da vardır. Quasimodo'yu gördüğü gibi onu arkasına kattar, oradan uzaklaşırlar. 

        Quasimodo'yu büyüten Frollo olduğu için aralarında farklı bir bağlılık vardır. Kitapta bir cümle var ki: "Quasimodo, başrahibi şimdiye kadar ne bir köpeğin, ne bir atın, ne de bir filin sahibini, efendisini asla sevmediği kadar seviyordu." Bu nedenle kitap boyunca onun söylediklerine inanır ve ne derse yapar.

        Burada da nadirliğine şahit olduğunuz gibi, klasikleri okumayı pek sevmem. Bu nedenle bu kitabı da olabildiğince erteledim. Böyle yazarlarda/klasik kitaplarda yayın evinin ne kadar önemli olduğunu bir daha anlamış oldum. Bende bu kitabın üç farklı yayın evi versiyonu vardı ve çok farklı yerlerinin olduğunu söylemeliyim. Tek bir kelimenin bile farklı çevrilmesi anlamın değişmesine neden olabiliyordu.

        Zaman zaman, yazar fazla betimlemelere daldığında ya da halkın cahil ve yobaz davranışları karşısında kitabı bırakmayı düşündüğüm yerler oldu, olmadı değil, ama neyse ki sonuna kadar devam edebildim. Bir yandan da klasikleri klasik yapan da bu özellikleri sanırım. Güzel ve detaylı betimlemeleri, anlattığı dönemin insanlarını olabildiğince gerçekçi anlatabilmesi... 

        Quasimodo, hayata birkaç sıfır yenik başlayan bir çocuk. Sevgisizlikle büyümüş, gün geçtikçe insanlara olan kini ve nefreti artmıştır. Ona şimdiye kadar iyilikle yaklaşan tek kişi olan Esmeralda'ya aşık olmaması mümkün müdür? Claude Frollo... Şu adam gerçekten! Bu kadar entrika ve kötülüğün altından bir rahip nasıl çıkabilir, bilemiyorum.

        Ortaçağ kilisenin ve halkın durumu, kadınların halktaki yeri ve basitçe iyilikle kötülük arasındaki çatışmayı anlatan gerçekten güzel bir kitaptı.



        "Kadınların saygı gördükleri yerde tanrılar hoşnuttur; kadınların hor görüldükleri yerde, Tanrı’ya dua etmek faydasızdır."


        " Şimdiye kadar sadece kitapları sevmiş olan kendisi için insan sevgisi pek garip, pek tatlı bir şeydi."


        "İnsan davranışları iki yönlüdür. Sende göklere çıkartılan bir şey için beni yerden yere vururlar."


        "Çünkü aşk bir ağaç gibidir: Kendiliğinden yetişir, kökleriyle tüm benliğimizin derinliklerini sarar ve harabe haline gelmiş bir yürekte de yeşermeye devam eder."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

#130, The Rory Gilmore Reading Checklist, 2022 Yıl Sonu Güncellemesi

#141, Daisy Jones & The Six - Taylor Jenkins Reid

#133, The Pale Blue Eye - Louis Bayard

#140, Twisted Hate - Ana Huang (Twisted #3)

#150, Killing Sarai - J.A. Redmerski (In the Company of Killers #1)