Old Souls

          “You want to save Mom.”           “More than that.” He shrugged. “I guess I want to have a positive influence on this life. Leave the world a better place and all that.” He gave a rueful smile and blew out such a big breath that his cheeks puffed. “But when I woke up in the hospital, I started to question if I was going about it all wrong. Before, I thought having money was the only way to help people, because growing up that seemed to be the only thing capable of solving our problems. But now…” He tilted his head back on the seat rest and groaned. “I love this job,” he said. “I do, and building my career excites the heck out of me. But I don’t know if I want to keep up this pace. I let it monopolize my life, you know? Never made much time for friends or even to ask this girl out that I like.”           “If you want to make a difference, you don’t have to sacrifice your whole life to do it.”           Justin chewed the inside of his cheek.           “Please, don’t take the jo

O Captain! my Captain! our fearful trip is done, The ship has weather’d every rack, the prize we sought is won, The port is near, the bells I hear, the people all exulting, While follow eyes the steady keel, the vessel grim and daring;                          But O heart! heart! heart!                             O the bleeding drops of red,                                Where on the deck my Captain lies,                                   Fallen cold and dead. O Captain! my Captain! rise up and hear the bells; Rise up—for you the flag is flung—for you the bugle trills, For you bouquets and ribbon’d wreaths—for you the shores a-crowding, For you they call, the swaying mass, their eager faces turning;                          Here Captain! dear father!                             This arm beneath your head!                                It is some dream that on the deck,                                  You’ve fallen cold and dead. My Captain does not answer, his lips are pale and sti

        On dokuz yıl önce fırtınalı bir günde, şimşekle birlikte Mahşerin Dört Atlısı ─ Pestilence, War, Famine, Death ─ insanlığın sonunu getirmek üzere Dünya'ya iner. Onların gelişiyle insanlığın teknolojileri ─ elektrik, internet, motorlar, uçaklar ─ bir anda çalışamaz hale gelir. Dört atlı kuzey, doğu, güney ve batıya doğru atlarını sürerler ve böylece "İnsanların Çağı" bitip "Dört Atlının Çağı" başlar.            Lazarus Gaumond, pazara alışverişe gittiğinde bir anda etrafındaki herkes yere yığılır. Üzerindeki paniği atlatamadan dördüncü atlı Death (Thanatos) ile karşılaşır. Thanatos, Lazarus'un hayatta olmaması gerektiğini söyler. Gerçekten de herkesin öldüğü kasabada tek o hayatta kalmıştır. Hayatında daha önce de birçok kez ölümle yüzleşmiş, her seferinde tekrar hayata dönmüştür.            Çaresiz kalan Lazarus, Thanatos'un peşine düşer. Uyarabildiği kadar insanı uyarıp, Death'in onlara doğru ilerlediğini söyleyerek onların hayatını kurtar

        Emily Foster, Londra'dan New York'a iş görüşmesine giderken havaalanında kaba bir adam tarafından rahatsız edilir. Bunun üzerine havayolu şirketi onu Business Class'a yükseltir. Uçakta yanında oturan Jim ile daha ilk andan aralarında bir elektriklenme olur. Uçakta konuşarak saatler geçiren Emily ve Jim, New York'ta hava şartlarının elverişsiz olması nedeniyle Boston'a inip orada otelde bir gece beklemek zorunda kalırlar. Onlar da bu geceyi birlikte geçirirler. Birbirlerinin isimleri dışında hiçbir detayı bilmeden ayrılırlar.         Bir yıl sonra, Emily üç yıldır girmeye uğraştığı, New York'taki Miles Media'da yeni işine başlar ve buradaki ilk gününde şirketin CEO'suyla tanışır. CEO Jameson Miles, Emily'nin uçakta tanışıp bir gece geçirdiği Jim'den başkası değildir. Jameson, Emily ile tekrar vakit geçirmek ister ama Emily aralarında artık patron-çalışan ilişkisi olduğu için bunu istemez.          İş yerinde ikinci günde Emily rakip gazete

          “That’s not what I want.”           “A treasure chest of fake diamonds?” He wiped a tear away with a thumb, and the caress pulled honesty from my throat.           “I want you to care...” The words settled so thick and uninvited in the room they made my ears ring. It went so silent one could hear a pin drop. Or a heart-shaped earring.           Ronan’s hand dropped from my face, and with a harsh sound, he pushed away from me. “You’re a goddamn headache, you know that?”           His reaction hit me in the chest. I was the headache? He was the one who was so hot and cold, he gave me whiplash. I may be embarrassing myself again, but at the end of this, I would regret not having told him the truth. I would regret acting as if I didn’t care. Now, he knew, and clearly, he didn’t mean I could have “anything” by his look of disgust. This was turning out to be a really shitty day.           “I guess I’ll take the fake diamonds then,” I muttered and headed to the door.           “I fe

You may write me down in history With your bitter, twisted lies, You may trod me in the very dirt But still, like dust, I'll rise. Does my sassiness upset you? Why are you beset with gloom? ’Cause I walk like I've got oil wells Pumping in my living room. Just like moons and like suns, With the certainty of tides, Just like hopes springing high, Still I'll rise. Did you want to see me broken? Bowed head and lowered eyes? Shoulders falling down like teardrops, Weakened by my soulful cries? Does my haughtiness offend you? Don't you take it awful hard ’Cause I laugh like I've got gold mines Diggin’ in my own backyard. You may shoot me with your words, You may cut me with your eyes, You may kill me with your hatefulness, But still, like air, I’ll rise. Does my sexiness upset you? Does it come as a surprise That I dance like I've got diamonds At the meeting of my thighs? Out of the huts of history’s shame I rise Up from a past that’s rooted in pain I rise I'm a bl

              Asher Valentine ve Toren ‘Tor’ Grace çocukluklarından beri çok yakın arkadaşlardır, birlikte büyümüşlerdir de denebilir. On dört yaşlarına geldiklerinde Toren, Ember ile tanışır ve ondan hoşlanmaya başlar. Ama Ember ve Asher tanıştıkları anda aralarında aniden bir çekim olur. Toren de o dönemler çekingen olduğu için Ember’dan hoşlandığını söyleyemeden ikili ile yakın arkaşlığını sürdürür. Üçü de on beş yaşına geldiklerinde Asher ve Ember’ın bir kızı olur: Kensington ‘Kenzi’ Allyster Valentine. Toren, Ember ve Asher birlikte aynı eve çıkıp Kenzi’yi birlikte büyütmeye başlarlar. Bu arada birlikte bir müzik grubu kurmuş, zamanla da başarılı olmaya başlamışlardır.               Tor, babası öldüğünde müzik grubunu bırakıp erkek kardeşleriyle birlikte babasının araba garajını işletmeye başlar. Bu arada Asher ve Ember turnedeyken de Kenzi’ye o bakmaktadır. Bebekliğinden beri Kenzi’yi o büyütmüş, onun en yakın arkadaşı olmuştur. Kenzi’nin ilk söylediği kelime bile ‘Tor’dur. Kenzi

          Charlotte Darling, nişanlısının onu aldatması üzerine gelinliğinden kurtulmak üzere ikinci el dükkanına gitmiştir. Burada takas yöntemiyle iş yapıldığından Charlotte rafları inceler ve çok beğendiği bir gelinlik/elbise bulur. Elbiseyi denediğinde, içinde mavi kağıda yazılmış bir not bulur Bu not Reed Eastwood tarafından aşıl olduğu kadına yazılmıştır. Belki elbiseden belki de notta etkilenen Charlotte, bu elbiseyi alarak dükkandan çıkar.          İki ay sonra Charlotte iş ararken eski nişanlısının, aradan iki ay anca geçmişken başkasıyla nişanlandığını görür. Bunun üzerine bir şişe şarabı bitirip sarhoş olur. Sarhoşken gözüne tüylerin olduğu gelinlikteki mavi not ilişir. Reed Eastwood adını araştırır ve karşısına son derece yakışıklı emlak sektöründe çalışan bir adam çıkar. O anın etkisiyle Charlotte karşılayamayacağını bildiği ultra lüks evlerden birini gezdirmesi için Reed!in asistanından randevu alır.          Ertesi gün telefonu çalar ve saat dörtte ev gösterimi için ona

        “I’m sorry,” she said, dragging her eyes back to Daniel. “Could you, um, say that again?”         “I get to live forever,” he repeated. Luce was still lost, but he kept talking, a stream of words pouring out of his mouth. “I get to live, and to watch babies being born, and grow up, and fall in love. I watch them have babies of their own and grow old. I watch them die. I am condemned, Luce, to watch it all over again and again. Everyone but you.” His eyes were glassy. His voice dropped to a whisper. “You don’t get to fall in love—”         “But...” she whispered back. “I’ve... fallen in love.”         “You don’t get to have babies and grow old, Luce.”         “Why not?”         “You come along every seventeen years.”         “Please—”         “We meet. We always meet, somehow we’re always thrown together, no matter where I go, no matter how I try to distance myself from you. It never matters. You always find me.”         He was staring down at his clenched fists now, looking lik

          Emma Hawkins, nişanlısı Evan ile evlendiklerinde Mason Creek'i ve babasını ardında bırakıp buradan gidecektir. Bir akşam babası ve nişanlısıyla akşam yemeği yerler, yemek çok kötü geçer. Üçü kavga eder. Emma, babası ve Evan'ı öylece bırakıp odasına gider. Ertesi sabah şerif Emma'yı uyandırarak babasının ölü bulunduğunu haber verir.            Aiden Faulkner'ın Mason Creek'e şerif yardımcısı olarak geldiği gün, Emma'nın babasının cenazesinin yapıldığı gündür. Emma da Aiden'da lisedeyken birbirlerinden çok hoşlanmışlardır ama hiç birlikte olmamışlardır. Aiden üniversite için Mason Creek'ten ayrıldığından aralarındaki çekim öylece kesilmiştir.            Aiden'ın kasabaya döndüğü ilk akşam hiç beklemediği bir şey olur: Emma evine gelir. Babasının şerifin üstelediği gibi kazara ölmediğine emindir. Aiden'dan olayı incelemesini ister. Aiden bu olayı araştırırken Emma ile aralarında eskiden gelen bazı hisler canlanmaya başlar. Ama Emma nişanlı

          İki yıl önce The Abu Dhabi Grand Prix'te Santiago Alatorre, arabasını Noah Slade'inkine dokundurmasıyla Noah kaza yapar ve böylece dünya şampiyonu Santiago olur. Bundan iki yıl sonra, Santiano'nun Bandini ile anlaşma imzalamasıyla Noan ve Santiano aynı takım için yarışmaya başlarlar.           Maya  Alatorre, üniversiteyi bitirmesinin ardından abisi Santiago ile birlikte formula sezonunu geçirmeye karar verir. Planı on ay boyunca onunla seyahat ederek vlog çekmektir. Avustralya'daki basın toplantısında Noah ve Maya tanışırlar. İlk bakışta aralarında bir çekim olur ama Noah, Santiago ve Maya'yı yan yana gördüğünde Maya'ya hakaret eder; ikisinin kardeş olduğunu anlamaz. Maya bunu ona söyler ve Noah anında kendini kötü hisseder.          Aylar boyunca ülkeden ülkeye gezerken Noah ve Maya birbirlerinden hoşlanmaya başlarlar.  Ama Maya'nın abisi ve Noah aynı takımda olsalar da yine de rakiplerdir, Maya dünya şampiyonası öncesi onun etkilenmesini istemez

         Mila Mikhailova, yirminci yaş gününü Miami'de, ilk defa babası yanında olmadan geçirmiştir. Babasının işi yüzünden Rusya'ya sık gidişlerinin gerekliliğinin farkındadır ama babası ilk defa bu kadar uzun süredir geri dönmemiştir ve ilk defa doğum gününü kaçırmıştır. Mila onun için endişelenir. Yarın da babasının ona uygun gördüğü adamın evlenme teklifi edeceğini düşünmektedir. Böylece gece, evdeki korumalara hissettirmeden uçağa atlar ve doğum yeri olan ama hiç bilmediği Rusya'ya gider.          Mila, Rusya'da babasının aslında annesiyle evli olmadığını ve başka bir ailesi olduğunu öğrenir. Annesi ünlü bir opera sanatçısıdır, Mila'nın doğumundan kısa süre sonra ölmüştür. Ona bunları anlatan adam annesinin resmini gösterir, Mila annesinin aynısıdır. Adam hemen gitmesini yoksa iyi olmayacağını söyler, Mila'yı kapı dışı eder. Elinde küçük bir çanta, ince bir montuyla okuyamadığı tabelalar arasında soğukta dolanırken saldırıya uğrar. Bir adam onu kurtarır ve

        Stone Architects Group kurucusu ve CEO'su olan Brian Stone'a Alzheimer teşhisi konulduğunda, şirketi Mitchell ve Associates ile birleştirmeye karar vermiş ve bunu da son ana kadar kimseye söylememiştir ─ ölümünden sonra şirketin CEO'su olacak kızı Breanne'e bile. Şirketler birleşince Breanne Stone ve Alex Grayson co-CEO haline gelirler. Breanne bu birleşimi kabullenemediğinden Alex'ten, daha tanışmadıkları halde, nefret etmektedir.         Birleşmenin resmi açıklamasının yapılacağı davete Breanne geç kalır. Böylece Alex her şeyi halleder ve ikilinin tanışmaları pazartesi gününe kalır. Breanne davette içkisini içerken eski nişanlısı Max yanında biriyle gelir. Breanne onunla yalnız konuşmaya dayanamayacaktır böylece barda yanında oturan adamdan yardım ister. Adının Logan olduğunu söyleyen yakışıklı adamla sevgili rolü yaparak Max'i atlatırlar.          Pazartesi günü işe gittiğinde Breanne, davette tanıştığı Logan'ın aslında yeni ortağı Alex Grayson ol

“You have a client to call, remember?” “Never trust a flight attendant or much of anyone with our case work. We’re waiting until we have our drinks and they pull the curtain. And that’s not paranoid. I know an attorney who ran his mouth on a flight. He later found out that the flight attendant had been paid by opposing counsel to listen in on his conversations. Needless to say, the case took a brutally bad turn for him and his client. They lost.” “I would have never been paranoid enough to worry about such a thing,” she admits. “Lesson learned and thankfully not the hard way.” “It’s a good reason to never use your client’s name in public, and a lesson I’ve learned personally from experience, don’t say anything on the phone you don’t want recorded.” “You’ve had that happen?” “Once,” I say. “I almost lost the case over something that wasn’t at all what it was made out to be by the prosecution.” “But you didn’t lose.” “That’s the thing about a winning record,” I say. “Anyone who has one,

        On üç yaşındayken istismarcı ailesinden, abisi ve ablasının ardından, kaçan Josie Beckley kardeşleriyle iletişimi kaybetmiştir. İki yıl önce kocasının ölmesiyle, dört yaşındaki oğluyla evsiz kalırlar. Sürekli iş değiştiren Josie'nin yolu en son Parkvale'e gelir. O sıralar beş yaşındaki oğlu hastalanır ve Parkvale Kadın Sığınma Merkezi'nde gönüllü doktorluk yapan Bones Whiskey ile karşılaşır. Bones ile birlikte bir gün sığına Sarah Beckeley'in de gelmesiyle Josie ablası Sarah ile karşılaşır. Sarah onu gördüğüne çok şaşırır, aylardır onunla iletişim kurmaya çalışmaktadır ama Josie onu sürekli geri çevirmiştir. Ablasının kendini ailelerinin evinde bırakıp güzel bir hayat yaşadığını düşünmektedir. Sarah'ı orada bırakıp oğluyla uzaklaşır. Ama olayların sandığı gibi olmadığını öğrenir ve Noel arifesinde ablasından özür dilemek için Bones'ın evine gider. Orada Dark Knights Motosiklet Kulübünden insanlar da vardır bu yüzden kısaca konuşurlar, sonra da Josie orad